Mutsuz Sirk Palyaçolarına Benden Selam Söyleyin... Gökçehan Daçe

Sürrealist Soytarılar...

I.

Hadi gelin şimdi,
aykırı bir ayrıksılık suratım…şakacıyım bilirsiniz…
muhalifim en sarrafından
genetik mühendisliğine,ilme,sınaiye,dinsizliğe…
düztaban bir deliyim...izlerimde yorgun yansızlığım
harflerde boğulmuş,
itilmiş karanlık bir sahirim ben...sahiciyim…
oysa beşer iliği boş bir düğme gibi duruyor yakamda
sokak adamları,kudurmuş çocuk tinerciler
sosyalistler,liberaller,iğne baz kehanetler
doktrinler,diş macunları,vaaz verenler
evdeki karın
çöpe attığın kondom artığın,
günah seansların,lahit tapınmaların
görkemle döşediğin zahmetli hayatın…
beyninde ufalanan gazete manşetleri,
çoğu ne kadar öfkeli,
yasaklı mı sanıyorsunuz dilimi,yazabilirim hepsini…

yaşamın çitinden sarktı çocuk gözlerim
kilitledim kemiklerimi
güç sizde artık,çizgi filmlerden çıktı şiddetim
çağ çocuğuyum,beni siz yarattınız irinli...
ezin isterseniz geleceğimi bir ucuz izmarit gibi
sünniyim,işçiyim,iticiyim…sarkmış debelenmekteyim…
bildiklerimi anlamasanız da olur,
söylediklerimi bilin yeter
ö l ü r s e m
ciddileşeceğim
söz,
gerisi boş geliyor; yaşanan gün bir öncekiyle aynı
bense kralın en dandik soytarısı,
gelin…hadi gelin...şimdi…

kararlarımla değilse de
-bir yerlerde düşürmüş olmalıyım-
karanlığımla yürüyorum üzerinize,takip edin beni,
söylenip duran batı değilim,düşkün barbarım ben,
fetvaya kanasım yok,
eşelek düşlerimle ödünç aldıklarınızı avucuma bırakın
bütüne varacak halıdaki atlas soykırımlarım
yüzüme,
gözlerime baksanıza,
yansıyan beşer ağlaması
ben mutlu bir kızım...adım neydi ki…
bu aralar hafızam yaralı unutuyorum birçok şeyi ...

II.

şiir yazan bir kadın ıslak saçlarını taradı,
cama karşı,
çıplak bir adamdan uçtu gitti kokusu
küçük adımlarını öteki cılız sevdalara attı,anlamıştı
adam gitmişti
suda yürüme denemeleri bitmişti
dikeni kaldı öpüşünde,tükürmeliydi,
oysa , o da sevilmek istemişti
ayaklarına baktı kapı çarparken
ıslaktı...kanıyordu...canı yanmıştı…


III.

kararlıysan yaşamaya,bir kez daha jelatinle yalnızlığını...
uyku arası silahına davran,
ellerin tetikte hıçkırarak vazgeç ölümünden,
kırıta kırıta çık dışarıya sonra,
rujunu daha kırmızı sürerek,kapa en uçkur çıbanını …
sevdiklerin yetti,gitti,bitti
kal diyor sol yanın,eziyetin sürmeli
palavranızdan arınarak,
güzel diye fanusa koyduğunuz melekler
üst üste,sıkış tepiş,ezilmekteler…

IV.

hadi gidin şimdi,
uzandığım boşluğa salınayım sere serpe ahlaksızca…
hepinizden yeni bir isim türeteyim,
Marazı bölük,
Yaralı alım,
Kır güneşlim...
düşünmüyor ipini çeken gökteki gülüş
hadi gidin şimdi
bırakın sevmeyin beni,
hakikaten ben kimdim,adım neydi ki…


(en yakın koordinatları içime düşürüyorum,uzay da yalan,içindeki uzay ahalisi de...burada ne işim var bilemiyorum,ben mutlu bir kızım,
sazım,nazım,cazım ve sakızım…ne alakası var be cancağızım...
b e n m u t l u b i r k ı z ı m . . .
adımı hatırlarsam bitecek ızdırabım...)


V.

korkmuştu,peştamalla örttü erkekliğini
en çok sabah saatlerinde sevişir zavallı et yiyicisi,
kendi merkezine yerleşen medeniyetinde
‘tek dişi kalmış canavar” ,matah biri sanıyor kendini...
parçalanan enkazında oynaşıyor memeli kadınlar
bir başına,denize değemediği ininde
fena düşlerle
inle
dinle
kimse konuşmuyor bak seninle …

VI.

indim kuyularına,
sallanan baş tacımla,namusumla…namlunda
yakamda bir küçük altın,
yüreğime ilmekledikleri,iğnenin ucunda sızı
saat sıfır dört
geç kaldım çöp toplamaya
gitmeliyim…duramam gayrı…

karartılı başlarıyla satırdır öfkeleri
en çok kimsesizsem sezerim tehlikeyi,
ekip arabaları inleyen tedirgin sirenleri
ışıkta yanan sinek kanatlarım,
lüzumsuz şarkılar fısıldadığım
sinir bozan bir yalnızlıktır yanımda taşıdığım ,
tutanaklara kirâmen katibin geçti,şahidim şeytanım
-ben ona git demiştim ...defalarca kovmuştum…
çok çürüğü vardı…
yıllardır sülük soğurtan …erdemsiz ısırıcı…
anladım etime sinen derimmiş ikircikli
devinerek sonraki güne kalmakmış tek niyeti…


VII.

yaklaştı,ama uzağımdaydı
ateş sordu,erkekti,nefesi şaraptı
ben kadındım,
ateşimi veremedim,sığındığım gecem eşarbımdı
nemli kaldırımları bir metre yetmiş santim soludum
pabucumda kan vardı,bastıkça batıyordum,
küçücük oluyordu gövdem ,şu dönemeci geçersem
haki yeşili parkamda hazinem
sertmiş,evden çalmıştım,yaktı
it gibi titredim,mutluluk bu olmalıydı…
korkuyordum da,iç içe geçen taraksı duygularımla
ruhsatsız sürüyordum ayaklarımı sana
takip ediliyordum bu en sevdiğim paranoya,
telaşlı adımlarım ele verirdi,sal gitsin tecavüz fikrini
kimse bişicikler yapamadı dans ederken dumanımla
sen değil misin ilmeği geçiren boynuna,
zamanın doldu yaratık
zulanda oyuncakların
içkin,sevgilin,yalnızlığın…
Hadi gidin hepiniz şimdi...


VIII.

üşüyorum ,
en çok cami duvarına karşı işer bela bulucusu
ezeli ıstırap büyüyen,yayılan yaran,iltihaplı gözyaşların
sürüme topalını karşı kıyıya
asla sevmeyecek seni anlasana...zavallı kabullenici…
orası yıldız evi,kan bahçesi,fuhuş cenneti
mavidir gözü aleni deli…yakışıklı sanıyor kendini...
üstelik hiç sevmedin mavi gözlü erkekleri
komik adamlardı hepsi,
aynı cümleyi tekrarlayan mekanik sesleriyle
ne kadar sıkıcıydılar tekno gülüşlerde
pilleri bitince susuverdiler,
eylemsiz,kımıltısız,boş sevdiler
barkotlu avuntularda yitiverdiler
pazen pijamanı görmediler ki,
ipek geceliğinle öptürdün tenini… ve gidiverdiler…

IX.

bu gece
öfkeye gebeyim
tarih belleksiz kılıyor kendini bilmezleri
unutulan inkarın inkarı diyalektik ezinti
leş gibi kokuyor leş
nefisinde diliyle dişi arasında puşt hüviyeti
eşikte bir oğlan çocuğu,terastan atıyor kendini
düşerken baba diyor kocaman gözleriyle
cılız ve gözlüklü bir yaratık gibi duruyor yarattığı öyküde
niyetinde ırzına geçilmiş hayal düzmeceleri
eli kirişte tehditlerle kapattı kapatacak sıkıcı geleceğini
sanal alemde avunur düş yiyicisi…
oyun bitti,oyuncakları da gitti
şimdi atletli babasını,
karanlıkta oturmuş yalvaran kibrini
annesinin ırzına geçen tuhaf ezikliğini
yaz yazabildiğince,nasıl olsa tanımazsın senden iyisini
hayatın merkezi sanıyor kendini…
zavallı oyuncak kemiricisi…

X.

atlarsam,düşmeden
kirli bir çaput dağılacak beyin kıvrımlarınıza
bu gece
geçmişimi ve geleceğimi sığdırıp terime
kurumaya gidiyorum düzen kurucusu...kurulmaya değil...
eğer korkarsam sıcak yaramdan
annemi ememem bir daha
köpek sesleriyle tüylendiğim bu gecede
ardımda kocaman bir sarkaç bıraktığım geçmişim
kuyruğumda gereksiz tüm sözler ânı lekelemekte
geleceğim ,
civarsız serüvenlere sürüklenerek tekrar geleciğinize
çoğu ne kadar öfkeli,
yasaklı mı sanıyorsunuz dilimi,yazabilirim hepsini…
hadi gülün şimdi…


(en düşük fiyatı etime biçtim,yıkanacağım,paklanacağım,kokular sürüneceğim,kirimi akıtacağım musalla taşına,çenemi saracağım tülbentle,pamuğu tıkayacağım edebimle,ayak parmaklarımı bağlayacağım birbirine,muhakkak şarkı söyleyeceğim en işveli sesimle…
herkes sevecek o vakit beni…cesedimi bile yük etmeyeceğim size,tabutum olmayacak,kollarınız yorulmayacak…
Hadi gülün şimdi...)

Temmuz.2004


Ömür Nihan Akçalı

0 yorum: