Mutsuz Sirk Palyaçolarına Benden Selam Söyleyin... Gökçehan Daçe

Ve Artık Hükmü Kalmayacak Ölümün...

Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Ölüler çırılçıplak birleşecek tek bir gövdede
Yeldeki ve batı ayındaki adamla;
Kemikleri ayıklanınca ve yitince arı kemikler
Yıldızlar olacak dirseklerinde ve ayaklarında;
Delirseler de uslu olacaklardır her zaman
Batsalar da denize doğacaklardır yeni baştan;
Sevenleri kaybolsa da sonrasız yaşayacaktır sevgi;
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün

Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Kıvrımları altında denizin
Yatacaklar upuzun ölmeksizin yelcene;
Kıvranıp işkence aletleri üstünde
Adaleleri çözülünceye dek
Kayışla bağlasalar tekerleğe ezilmeyecekler
Avuçlarında ikiye bölünecek inanç,
Tek boynuzlu canavarlar yönetecek onları
Yıpratamayacakları her şeyi o paramparça kıracak;
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.

Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Martılar ağlamayacak artık kulaklarına
Dalgalar kırılmayacak gürültülerle deniz kıyılarında;
Bir mayıs çiçeği soldu mu hiçbir çiçek
Başkaldırmayacak vuruşlarına yağmurun;
Çılgın ve ölü olsalar da çiviler gibi,
Başları çekiç gibi vuracak papatyalara,
Güneş batıncaya dek güneşte kırılacaklar,
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.

Dylan Thomas

Ölümsüzler...

Yeryüzü ovalarından tüter gelir sürekli
Çıkar yukarılara yaşam dürtüsü ulaşır bize,
Diz boyu sıkıntılar, yaşam kıvancının esrikliği,
İdam mahkumlarının son yemeklerinin kanlı buğusu,
Şehvetle titremeler, tutkular sonu gelmeyen,
Katil elleri, vurguncu elleri, elleri dilencilerin,
Korkunun ve açlığın kamçısı altında insan sürüsü
Tüter bunaltıcı ve çürümüş, hoyrat ve sıcak,
Solur mutluluğu ve vahşi kızışmışlıkları,
Yer kendi kendini, kusup atar sonra içinden,
Savaşlar üretir ve güzel güzel sanatlar,
Alev alev sevinçten çatılmış evi süsler hayallerle,
Tıkınmalar yiyip yutmalar ve orospuluklar1a geçer
Göz kamaştırıcı sevinçleri içinden çocuk dünyalarının,
Herkes için yükselip çıkar dalgalardan taptaze,
Dağılıp dökülür, pisliğe dönüşür gün gelir.

Oysa bizler bulduk birbirimizi
Yıldızların aydınlattığı buzunda havanın,
Ne gündüz biliriz ne saat tanırız,
Ne erkeğiz ne kadın, ne genç ne de yaşlı.
Günahlarınız ve korkularınız,
Cinayetleriniz ve şehvet dolu hazlarınız
Bir oyundur bizim için dönüp duran güneşler gibi,
Her geçen gün en uzun gündür bizlere.
Saçma yaşamınıza bakar, sallarız başımızı,
Gözlerimiz dönüp duran yıldızlarda
Soluruz evrenin kışını,
Dostuz gökyüzü canavarıyla,
Soğuk ve değişimsizdir sonsuz varlığımız,
Soğuk ve yıldızsız sonsuz gülüşümüz.

Hermann Hesse...